(d. 1824; ö. 1890)
1240/1824 yılının Eylül ayında İzmir’de doğmuş olan M.N. bu şehrin ileri gelen ailelerinden olan Mısır veya Tunus kökenli Mansurizadelere mensuptur. Babası İzmir ayanı Mehmed Emin Efendi 1244/1828-29 yılında şehrin Yeni Qalesini onartmıştı. M.N.’nin Dahiliye Nazırı Said Paşa’nın (ö. 1326/1908) kız kardeşi Züleyha Hanım ile evliliğinden dünyaya gelen bir oğlu çok küçük yaşta ölmüş, başka çocuğu da olmamıştır. 1934 yılında soyadı kanunu çıktığında Mansuroğlu soyadını alan Mansurizade sülalesi M.N.’nin Hadice ve Hüseyin isimli kardeşleri üzerinden günümüze kadar gelmiştir. Hüseyin’in oğlu Mehmed Emin Efendi İzmir’in tanınmış bilginlerinden olup İzmir İl Kitaplığı’nın kuruluşunda hizmeti geçmiştir. Mehmed Emin Efendi’nin oğlu Said Bey ise İttihad ve Terakki Cemiyeti’nde çalışmış, Saruhan (Manisa), İzmir ve Aydın milletvekili olarak görev yapmış ve İstanbul Üniversitesi’nde ders vermişti. Said Bey’in Mecdut (Mansuroğlu) isimli oğlu aynı üniversitede öğretim üyeliği yapmıştır.
M.N. Bursa vilayeti tahrirat kaleminde memuriyete başlamış, daha sonra da idarecilik mesleğine girmiştir. Mektubi-i hariciyye dairesinde çalışırken evlenmiştir. Tanzimat meclisi açıldığında buraya ser-halife olan M.N. 1276/1860 yılı Temmuz ayında Meclis-i vala başkatipliğine getirilmiştir. Mesleğinde gösterdiği başarılar sayesinde 1284/1867 yılında mabeyn başkatipliğine getirilen M.N., daha sonra beylikçiliğe, divan-ı muhasebat ve temyiz mahkemesi başkanlıklarına yükselmiştir. 1290-98/1873-81 yılları arasında defter-i hakani nazırlığı yapan M.N. kendisini tanıtan ünlü eseri Netayicü’l-vuquat’ı da bu yıllarda kaleme almıştır. M.N. 9 Cemaziyülevvel 1299/29 Mart 1882 tarihinde vezirlik rütbesi almış, aynı yılın sonlarında maarif nazırı olmuş, 1303/1886 yılı ortalarında da evkaf nazırlığına getirilmiştir. M.N. evkaf nazırlığı görevini sürdürdüğü sırada 9 Cemaziyülevvel 1307/19 Ocak 1890 Cuma günü Istanbul’da ölmüş ve Süleymaniye camii avlusuna gömülmüştür. Vaniköy iskelesinin hemen yanında bulunan yalısını Serasker Rıża Paşa (ö. 1294/1877) satın almıştır.
M.N. Tanzimat döneminin ünlü devlet adamları Ali Paşa (ö. 1288/1871 ve Fu’ad Paşa (ö. 1285/1869) ile çalışmış, ancak kendisini yükselten siyasi desteği Sadrazam Mütercim Rüşdi Paşa’dan almıştır.
M.N. eserine çocuk yaşlarından beri tarihe özel bir ilgi duyduğunu ve eline geçen tarih kitaplarını ve tarihle ilgili belgeleri incelediğini belirterek başlar. Nazırlık gibi görevlerde bulunmuş olması ona birçok resmi bilgi ve belgeye daha kolay erişim imkanı sağlamış olmalıdır. Yazar kitabını sonraki nesillere bir hatırlama vesilesi olarak bıraktığını söyler. M.N. vakanüvislerin izlediği kronolojik anlatımı terk ederek olayları sebepleriyle açıklamak yoluna başvurmuş ve hadiselerden çok kurumları açıklamaya çalışmıştır. Ancak mülki ve askeri nizamın bunları ortaya çıkaran siyasi olaylar bilinmeden anlaşılamayacağına inanan yazar, her bölüme ele aldığı dönemin siyasi olaylarını anlatarak başlamayı gerekli görmüştür ki Netayicü’l-vuquat’ı bilimsel açıdan değerli kılan ve en çok okunan kitaplar arasına sokan özelliklerden birisi de bu olmuştur.
M.N. kitabının giriş kısmında Ibn Haldun’un (ö. 808/1405) “devletlerin ortalama ömrünün 120 sene olduğu” şeklinde özetlenebilecek görüşünü eleştirir. Ibn Haldun’un Emevi ve Abbasi devletlerinin ömrünü görmüş olmasına rağmen böyle bir tezi ileri sürmesini yadırgayan M.N.’nin bu yargısı, bir anlamda Osmanlı devletinin “devlet-i ebed–müddet” şanının korunması ve Ibn Haldun’un Osmanlı hakimiyet anlayışına ters düşen nazariyesini düzeltme çabası olarak yorumlanabilir. Kitabını Tanzimat döneminin başlarında 1257/1841 yılı olaylarıyla bitiren M.N.’nin 1307/1890 yılında öldüğü göz önünde bulundurulacak olursa, kendi döneminin tarihini ele almamış olması önemli bir kayıptır. Ancak M.N. ya siyasi endişelerle, ya da Tanzimatla yeni bir dönemin başladığı düşüncesiyle 1257/1841 tarihinden sonrasını ele almamış veya ele almak istememiştir. Eserin 4. cildinin 18 yıllık bir beklemenin ardından ancak II. Meşrutiyet’in ilanının (1326/1908) getirdiği özgürlük ortamında yayınlanmış olması bir sansür korkusunu da gündeme getirmektedir. M.N.’nin Osmanlılar tarafından imzalanmış birçok antlaşmanın sadece önemli maddelerini ve tarihi-siyasi yorumunu yapmakla yetinmesine rağmen Küçük Kaynarca antlaşmasına (1188/1774) özel bir önem vermiş ve bu antlaşmanın 15 sayfa tutan bütün maddelerini kitabına aynen almış olması sözkonusu antlaşmanın Osmanlı tarihinde önemli bir yer tuttuğuna inanmış olmasıyla açıklanabilir.
Bazı araştırmacılar Netayicü’l-vuquat’ın “çok ağır bir dil ve anlatışla” kaleme alındığını belirtirlerse de, bu ağır dilin ölçüsünü tespit etmek oldukça zordur. Netayic’in dilinin Ta’rih-i Cevdet’ten veya Naima Ta’rihi’nden ağır olmadığı da iddia edilebilir. M.N.’nin herhangi bir Batı dilini bilmemesi ve yabancı ülkelerde bulunmamış olması dolayısıyla devletlerarası olayları yeteri kadar değerlendiremediği ve eserin bu yönden eksik kaldığı öne sürülmüştür. Eserin Osmanlı kurumlar tarihi bağlamında içerdiği bazı bilgiler de eleştiriye açıktır. M.N. örneğin II. Selim (s. 973-982/1566-74) ve III. Murad (s. 982-1003/1574-95) dönemlerini anlatırken Göriceli Koçi Bey’in (ö. 1060/1650) Sultan Murad’a takdim ettiği risaleden bahsederek bu risalenin III. Murad’a sunulduğu gibi yanlış bir izlenimin uyanmasına sebep olmuştur. Ayrıca kuyud-ı hakanide yapılması gereken düzeltmeler için padişah adına yazılan tashih fermanlarının tuğralarının mutlaka sadrazamlar tarafından çekilmesi gerektiği yolundaki bilgisi de doğru görünmemektedir.
Eserini kaleme alırken Osmanlı kroniklerinin çoğundan yararlanmış olan M.N., bu eserleri cilt ve sayfa numarası göstererek kullanmamış, sadece isimlerini zikretmekle yetinmiştir. Sefaretnameler, Ayn Ali Efendi’nin (ö. 17. yüzyıl başları) Qavanin-i Al-i Osman der Hulasa-i Mezamin-i Defter-i Divan’ı, İbn-i Battuta Seyahatnamesi ile Taqvim-i Veqayi ve Düstur gibi süreli yayınlar M.N.’nin tarihinde adı geçen kaynakların bazılarıdır. Yazar sözlü kaynaklardan da yararlanmıştır. Şeyhü’l-harem Ziver Paşa (ö. 1279/1862), III. Selim dönemi devlet adamlarından Dede Paşa (ö. 1299/1881’den önce?), mevaliden Aziz Efendi (ö. 1213/1798), Miralay Sadıq Bey (ö. ?), Şeyhü’l-islam Hüsameddin Efendi (ö. 1288/1871) bu canlı kaynaklarından bazılarıdır. Netayic Abdurrahman Şeref’in (ö. 1925) kaleme aldığı iki ciltlik Ta’rih-i Devlet-i Osmaniyye’nin başlıca kaynaklarından birisi olmuştur.
Netayicü’l-vuquat’ın ciltleri şu dönemleri içerir: 1. Cild (3 bab, toplam 152 sayfa): 1. Bab: Osmanlı devletinin doğuşundan (698/1299) Timur istilasına (804/1402) kadarki 103 yılın olaylarını ve kurumlarını anlatır. 2. Bab: I. Bayezid’in ölümünden (804/1402) II. Bayezid’in tahttan çekilmesine (918/1512) kadarki 110 yılın olaylarını ve bu dönemin kültürel ve ekonomik durumunu anlatır. 3. Bab: I. Selim’in tahta çıkışından (918/1512) III. Murad’ın ölümü ve III. Mehmed’in padişah oluşuna (1003/1595) kadarki 83 yılın olaylarını ve kurumlarını anlatır. 2. Cild (1 Bab, 109 sayfa): 4. Bab: 1003/1595 yılından IV. Mehmed’in tahttan indirilmesine (1099/1687) kadarki 92 yılın siyasi olayları ile devletin siyasi ve askeri yapısını ele alır. 3. Cild (1 Bab, 112 sayfa): 5. Bab: 1098/1687 yılından Küçük Kaynarca antlaşmasına (1188/1774) kadarki 97 yıllık zaman dilimini anlatır. 4. Cild (1 Bab, 125 sayfa): 6. Bab: 1188-1257/1774-1841 yılları arasında gerçekleşen olayları ve sonuçlarını anlatır. Tekmileler aslında ayrı bir kitap değildir. 1003/1595 yılına kadar olan olayları anlatan 1. cildin içerisindeki üç babın sonundaki tekmile adı verilen üç ayrı başlık bir kitap olarak basılmıştır.
M.N.’nin Netayic’den ayrı olarak Hazinetü’l-hisab adlı basılı bir eseri daha vardır.
(1) Netayicü’l-vuquat
Baskıları: Netayicü’l-vuquat’ın ilk baskısının 1. cildi 1294/1877 yılında, 2. ve 3. ciltler ise 1296/1879 yılında yayımlanmıştır. Eserinin 4. cildinin basımı bazı sebeplerden dolayı geriye kaldığından M.N. ölümünden bir hafta önce kayınbiraderi olan eski dahiliye nazırı Said Efendi’ye kitabının 4. cildinin bastırılmasını vasiyet etmiştir. Sonradan paşa olan Said Efendi, bütün iyi niyetine rağmen bu vasiyeti yerine getiremeden ölmüş, bu vazifeyi M.N.’nin ölümünden 18 yıl sonra Said Paşa’nın oğlu Mehmed Galib Bey (ö. 1935) ifa etmiştir. Mehmed Galib Bey 4. cildin bastırılması işine babasının ölümünden bir yıl, Meşrutiyet’in ilanından (23 Cemaziyülahir 1326/23 Temmuz 1908) 6 ay sonra (Zilhicce 1326/Ocak 1909) giriştiğinde az sayıda basılmış olan ilk üç cildin mevcudu tükenmiş ve eser karaborsaya düşmüş olduğundan, 4. cildin ilk baskısı diğer üç cildin ikinci baskıları ile eşzamanlı olarak gerçekleştirilmiştir (Netayicü’l-vuquat, 4 cilt (1327/1909)).
Edisyonları: Tekmileleri (1-3) 1961 yılında ayrı bir eser olarak bastırılmış olan Netayicü’l-vuquat’ın tamamı Neşet Çağatay tarafından notlar ve açıklamalar eklenerek sadeleştirilmiş ve 1979 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından iki kitap halinde yayımlanmıştır (Netâyic ül-vukûât, Kurumları ve Örgütleriyle Osmanlı Tarihi, sadeleştirerek yayına hazırlayan: Neşet Çağatay (Ankara, 1979)). Sözkonusu sadeleştirme eserin geniş kitlelerce tanınmasını sağlamış, ancak Çağatay’ın bu sadeleştirme sırasında yapmış olduğu hatalar eleştirilmiştir. O.Ş. Gökyay kılı kırk yaran eleştirisinde Çağatay’ın yapmış olduğu bazı tarih yanlışlıklarını ise gözden kaçırmıştır. Bu yanlışlıklar içinde muhtemelen en önemlisi kitabın basıldığı tarihtir. Çağatay eserin 1911 yılında Mehmed Galib Bey tarafından bastırıldığını yazmaktaysa da eser 1327 Rumi değil 1327 Hicri yılında basılmıştır. Mehmed Galib Bey’in 4. cildin neşri vesilesiyle yazdığı önsözde, kitabın Meşrutiyet’in ilanından 5 ay sonra yayınlanması için çalışmaya başlanıldığı belirtilmiş, eserin bitirildiği tarih ise 4. cildin sonunda 7 Rebiyülahir 1327/28 Nisan 1909 olarak gösterilmiştir. Dolayısıyla eserin basım tarihi 1911 değil 1909 olarak düzeltilmelidir.
Netayicü’l-vuquat’ın yeni bir edisyonu 2008 yılında Yılmaz Kurt tarafından yapılmıştır (Netayicü’l-vukuat: Kurumlarıyla Osmanlı Tarihi I-V, hazırlayan Yılmaz Kurt (Ankara, 2008)). Sadeleştirme yapılmayan eserin sonuna dizin, sözlük ve haritalar eklenerek tek cilt halinde basılmıştır.
Genel kaynakça
Mehmed Cemaleddin. Osmanlı Ta’rihi ve Muharrirleri (Dersaadet, 1314/1896), 143-144. Ali Fu’ad (Türkgeldi), “Mansurizade Mustafa Paşa ve Netayicü’l-vuquat.” Ta’rih-i Osmani Encümeni Mecmuası, 20 (1929), 40-48. Mahmud Cevad. Maarif-i Umumiyye Nezareti Ta’rihçe-i Teşkilat ve İcraatı (Istanbul, 1338/1920), 252-254. İbrahim Alaaddin (Gövsa). Meşhur Adamlar Ansiklopedisi, c. 1-2 (Istanbul, 1933-1935). Ahmet Halil. “Mansuroğlu Ailesi ve Kültür Tarihimize Hizmetleri.” İş ve Düşünce, 27/233 (1961), 3. Reşit Halit. “Mansurizâde Mustafa Nuri Paşa (1824-1889).” İş ve Düşünce, 27/233 (1961), 4-5. Mecdut Mansuroğlu. “Mansurizâde Sait Bey (1864-1923).” İş ve Düşünce, 27/233 (1961), 6. Bursalı Mehmed Tahir. Osmanlı Mü’ellifleri (Istanbul, 1975), c. 3, 104. Ali Rıża-Mehmed Galib. XIII. Asr-ı Hicride Osmanlı Ricali: Geçen Asırda Devlet Adamlarımız (Istanbul, 1977), c. 1, 82- 85. Neşet Çağatay. “Mustafa Nuri Paşa ve Eseri (1824-1890).” Belleten, 42/167 (1978), 446. Franz Babinger. Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri, çev. Coşkun Üçok (Ankara, 1982), 408. Orhan Şaik Gökyay. Destursuz Bağa Girenler (Istanbul, 1982), 276-288. İbnülemin Mahmut Kemal İnal. Son Sadrazamlar, 3. baskı (Istanbul, 1982), c. 1, 108. Ali Fuad Türkgeldi. Görüp İşittiklerim (Ankara, 19843), 54. Mehmed Süreyya. Sicill-i Osmani, Osmanlı Ünlüleri (Istanbul, 1996), c. 4, 1275. “Mustafa Nuri Paşa (Mansurîzade).” Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, c. 2 (Istanbul, 1999), 306. Mahmud Cevad. Maarif-i Umumiyye Nezâreti Tarihçe-i Teşkilât ve İcraatı, yayına hazırlayan: Mustafa Ergun (Ankara, 2002), 193-217.