Abdussamed b. Seyyidi Ali b. Davud ed-Diyarbekri’nin hayatı hakkında bildiklerimizin kaynağı yazarın Mısır tarihidir (Tercüme-i en-nüzhe…). A.D.’nin Kashfu z-zunun dışında hiç bir tezkirede adı dahi geçmez. Katib Çelebi de yalnız onun Ibn al-Tuluni’nin Nuzha saniya fi ahbar al-hulafa’ wa-l-muluk al-Misriya adlı eserini tercüme ettiğini belirtmiş, daha sonra C. Rieu ve F. Babinger ise yazarın hayatı hakkında çok kısa bilgi vermişlerdir. A.D.’nin hayatı hakkında yapılmış ilk kapsamlı araştırma B. Lellouch’un doktora tezinde bulunmaktadır (1999).
Doğum tarihi kesin olarak belirlenemeyen A.D. hakkında tarihlendirilebilir ilk bilgi, 917 yılının Zilhicce ayı (Şubat-Mart 1512) sıralarında hac yolculuğunda olan İdris-i Bidlisi ile Ta’if’de görüştüğüne dairdir. A.D.’nin bu sırada çok da genç olamayacağı düşünülürse, 15. yüzyıl sonlarında doğmuş olması gerekir. A.D.’nin doğum yeriyle ilgili olarak elimizde kullandığı “Diyarbekri” lakabı dışında herhangi bir bilgi yoktur. Kişinin bir yere nispeten aldığı lakabı her zaman doğum yerine dair kesin kanıt teşkil etmese de, eserlerinde kullandığı dilin çoğunlukla Türkçe olmasına ve kendisinden “Türk” (Türk, Türk oglanı) diye bahsetmesine bakılarak A.D.’nin Türkçe konuşulan bir ortamda yetişmiş olduğu sonucuna varılabilecek olan A.D.’nin muhtemelen Hicaz veya Mısır’dan ziyade Diyarbakır bölgesinde doğmuş olduğu söylenebilir.
Hicaz’da bulunduğu sırada Mekke’de Qaytbay Medresesi’nde öğrenim görmüş olan A.D. hanefi fıkhını muhtemelen burada öğrenmiş ve aynı zamanda Kalenderi dervişi olarak mücavir hayatı sürmüştür. Osmanlıların Qahire’yi ele geçirmesini sağlayan Ridaniyye (al-Raydaniya) savaşına tanık olduğunu ifade etmesine bakılacak olursa 922 yılının Zilhicce ayında (Ocak 1517) Mısır’da bulunan A.D.’nin Cidde’ye yönelik Portekiz saldırısına da tanık olduğunu söylemesinden 923 yılının Rebiülevvel ayında (Nisan 1517) tekrar Hicaz’a dönmüş olduğunu anlıyoruz. Aynı yılın Şaban ayında (Ağustos 1517) Qahire’ye dönen A.D., Osmanlı reisi Selman’ın (ö. 934/ 1527) bir mektubunu sadrazam Yunus Paşa’ya (ö. 923/1517) ulaştırmıştır. Bundan birkaç gün sonrasında Selman’ın I. Selim (918-926/1512-1520) tarafından Qahire’ye çağrılarak tutuklanmasına, Yunus Paşa’nın da padişahın Qahire’den ayrılmasının (Şaban 923/Ağustos-Eylül 1517) hemen ardından idam edilmesine bakılırsa, A.D.’nin Osmanlı devletinin ileri gelenleriyle doğru bağlantılara sahip olduğunu söylemek güçtür.
Mısır’da Osmanlı hakimiyetinin ilk yıllarında Qahire’de yaşayan A.D.’nin sosyal çevresi yüksek rütbeli şahıslar tarafından oluşmuyordu. 931/1525 yılında sadrazam İbrahim Paşa’yla (ö. 942/1536) Mısır’a gelmiş olan Rumeli baş defterdarı İskender Çelebi’nin (ö. 941/1535) dostluğunu kazanması A.D. için bir dönüm noktası oldu. Muhtemelen İbrahim Paşa’nın Mısır’daki görevinin sona ermesinden sonra, İskender Çelebi’nin maddi yardımıyla bir senesini mülazım adayı olarak Istanbul’da geçiren A.D. anlaşılan bir mülazemet ayarlayamadan yine Mısır’a dönmüştür.
Hangi tarihte ve kimin yardımıyla Dimyat (Damietta) kadılığına getirildiğini bilmediğimiz A.D., Hüsrev Paşa (941-943/1535-1536), Süleyman Paşa (943-945/1536-1538) ve Davud Paşa’nın (945-954/1538-1547) valilikleri döneminde görev yapmış, 947/1540-41 yılında azledilmiş, ve sonra yeniden aynı göreve getirilmiştir. Tercüme-i en-nüzhe’nin terminus post quem’i olan 3 Safer 949/19 Mayıs 1542’de halen bu vazifesini sürdüren A.D. hakkında elimizde bu tarihten sonrasıyla ilgili herhangi bir bilgi bulunmamasına rağmen, sözkonusu şehrin kadı sicillerindeki kayıtlara bakarak 952/1540-41 yılında ve sonrasında Dimyat kadısı olmadığını söyleyebiliriz.
Memluk topraklarına, bu toprakların Osmanlılar tarafından fethinin arifesinde gelmiş çok sayıda Türkçe konuşan göçmenden biri olan A.D.’nin kariyeri, ana dili Türkçe olan hanefilere açık olan sosyal yükselme olanaklarının iyi bir örneğidir. 923/ 1517 tarihinden önce Osmanlı tebasından olmayan A.D., daha sonra Osmanlı Mısır’ının ileri gelenleri arasına katılmıştır.
Davud Paşa’ya ithaf edilen bu eser, Qahire’li Hasan b. al-Tuluni’nin (836-923/1432-1517) 882/1477-1478 yılında yazdığı Nuzha saniya isimli Arapça tarihin Türkçe uyarlaması ve zeylidir. A.D. tercümesinde Nuzha’nın yapısına sadık kalmıştır. Hz. Muhammed’in, dört halifenin, Emevi ve Abbasi halifelerinin tarihini al-Mustanjid billah’a (859-884/1453-1479) kadar getirerek anlattığı birinci bölüm 2b-39b numaralı varaklar arasındadır. Eserin 39b-85b numaralı varakları arasında bulunan ikinci bölümünde Mısır tarihi, İslamiyet öncesi dönemden başlayarak müslüman valiler (vülat) ve hükümdarlar (müluk) dönemine gelene kadar anlatılmaktadır. Hükümdarların saltanat yıllarına göre tasnif edilmiş bu bölüm Memluk sultanı Qaytbay’a (872-902/ 1468-1496) kadar gelmektedir. Hasan b. al Tuluni’nin genelde çok kısa isim listeleri ve tarihler vermekle yetinmesine karşın, A.D. tarihin ders alınacak yönünü de düşünerek (zaman zaman otobiyografik) hikayeler eklemeyi ve özellikle 10./15. yüzyılın ikinci yarısında hüküm sürmüş bazı hükümdarlar hakkında detaylıca yazmayı uygun gördüğünden eserin Türkçe uyarlaması Arapça aslının yaklaşık sekiz katı uzunluktadır.
Nuzha’nın Türkçe uyarlamasına yapılmış zeyl 85b-364a numaralı varaklar arasında yer alır ve Mısır’ın 901-949/1496-1542 yılları arasındaki tarihini kapsar. Saltanat dönemleri esas alınarak tasnif edilmiş olan ve önce son Memluk sultanlarının ve I. Selim’in hükümdarlık dönemlerinin sonra da Hayr Beg’in valiliğinin (923-928/1517-1522) anlatıldığı bu kısımda çok az sayıda tarihe yer verilmiştir. 14 Ramazan 923/30 Eylül 1517 tarihinden itibaren anlatı daha detaylıdır. Kesin tarihleri verilen olaylar (veqayi) temel alınarak tasnif edilmiş olan bu bölümde sözkonusu veqayi aylara ve yıllara göre gruplanmıştır. S.M. es-Seyyid Mahmud ve M. Winter’in işaret ettikleri üzere A.D. bu noktadan itibaren 928 yılının sonuna (19 Kasım 1522) kadar kaynağını belirtmeden Bada’i al-zuhur’un Türkçe bir uyarlamasını yapmaktadır ki sözkonusu tarih Bada’i al-zuhur’un bilinen metninin de bitiş tarihidir. Qahire’li İbn İyas (d. 852/1448; ö. 930 yılı sonundan/28 Ekim 1524 tarihinden sonra) tarafından Arapça kaleme alınmış olan Bada’i yazarın hayatını kapsayan bölümü “günlük” şeklinde yazılmış bir Mısır tarihidir. A.D.’nin eklediği birkaç orjinal bölümden en önemlisi Kızıldeniz’de 923/1517 tarihindeki gelişmelerle ilgili olarak kişisel gözlemlerine dayanarak yazdığı uzun kısımdır (vr. 137a-162a). 929-930/1522-1524 yılları için Bada’i al-zuhur’un tamamlanmamış ve kayıp olan onikinci cüzünü kullanan A.D.’nin 931/1524-1525 senesini anlattığı kısım diğer yıllara oranla çok daha kısadır. Eserin bir sonraki yıldan itibarenki bölümü olayların tarihleri verilmeden özet halinde kaydedildiği ve değişik şahısların valiliklerini konu alan bir anlatı niteliğindedir. Davud Paşa’nın valiliğiyle ilgili bölüm paşanın methiyesini içerir.
Bu eser Çerkes isyanı (929/1523) ve Ahmed Paşa’nın ayaklanmasının (930/1524) bütün detaylarıyla anlatıldığı bir tarih olmasının yanısıra İbn İyas’ın tarihine de ışık tutar niteliktedir. A.D. eserini son derece güzel ve orjinal bir üslupla, fazla Arapça ve Farsça kelime kullanmadan kaleme almış ve nadir deyimler kullanmıştır. Yazarın tarihten ders çıkarma hususundaki kaygısı çok sayıda ve bilinmeyen atasözlerine eserinde yer vermesine neden olmuştur. Ancak A.D.’nin Mısır tarihinin daha sonraki dönemlerdeki tarih yazıcılığı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.
Yazmalar: Edebi üslubu ve zaman zaman zor anlaşılabilirliğiyle diğer yazmalardan ayrılan Londra nüshasının, eserin A.D. tarafından kaleme alınmış ve artık elimizde bulunmayan orjinal nüshasına diğer dört nüshadan daha yakın olduğu açıktır. Yazılış tarihi, yazıldığı yer ve müstensihi ile ilgili herhangi bir ibare taşımayan ve 1180/ 1766-1767 tarihinde Bagdad’da defterdar olarak görev yapan Ahmedzade lakaplı bir şahısa ait olduğu anlaşılan bu nüsha, Rieu’ya göre 17. yüzyıla tarihlendirilebilir. 978/ 1570 yılında istinsah edilmiş olan ve 1808’de U.J. Seetzen tarafından Qahire’de satın alınmış olan Gotha nüshasının yaklaşık 15 varağı eksiktir. 967/1559 veya 997/1588 yılında istinsah edilmiş olan Qahire nüshası (Ta’rih Qawala 42) I. Fu’ad (1917-1936) tarafından Qahire’ye taşınan Kavala vakfına aittir. Gotha ve Qahire nüshaları kesinlikle en eski nüshalardır. Istanbul nüshası Ali Emiri (1857-1924) koleksiyonundadır.
İçerik: Bölüm başlıkları kısmen kısaltılmıştır. 924-931 yıllarının aylara ayrılmış bölüm başlıkları burada verilmemiştir; metinde tarihler yazıyla Arapça olarak verilmiştir; varak numaraları Londra nüshası (Add. 7846) esas alınarak verilmiştir:
34b: Devlet el-Abbasiyye. 64a: Devlet el-Fatimiyye bi-Misr el-mahruse. 65b: Devlet el-Eyyubiyye. 67b: al-Dawla al-Turkiyya. 80b: Saltanat Abi ’n-Nasr Seyfüddin Qaytbay el-Mahmudi. 85b: Saltanat el-Melik en-Nasir Abi ’l-Saadat Nasirüddin Muhammed b. el-Melik el-Eşref Qaytbay. 91a: Saltanat Melik Zahir Ebu Said Qansu. 93a: Saltanat el-Melik el-Eşref Ebu ’n-Nasr Can Bulat. 96b: Saltanat el-melik el-adil Ebu ’n-Nasr Tuman Bay. 101a: Saltanat-ı Qansu ’l-Gavri. 115b: (2; yanlışlıkla iki tane 115. yaprak işaretlenmiştir) Saltanat-ı [...] sultan Selim Han. 116a: Niyabet-i Hayr Beg. 127b: Zikr el-veqayi ve’l-havadis-i mevlana Şeyh Celalüddin Suyuti. 127b: Sene 924. 183b: Sene 925. 206b: Sene 926. 226a-b: Saltanat [...] es-sultan Süleyman Han. 235a: Sene 927. 256b: Sene 928. 276b: Sene 929. 314b: Sene 930. 347b: Sene 931. 355b: İbtida-i zikr-i hazret-i Davud Paşa.
Futuh al-Sham’ın ilk cüzünün bilinmeyen bir tarihte yapılmış Türkçe uyarlamasıdır. Eserin Arapça olan aslının al-Waqidi’ye (ö. 207/822-3) atfedilmesi yanlıştır. Sözkonusu yazar bu isimde bir tarih yazmış, ancak yazdığı eser günümüze ulaşmamıştır. Futuh al-Sham’ın elimizdeki metni al-Waqidi’nin ölümünden sonra kimliği bilinmeyen bir yazar tarafından telif edilmiştir. Waqidi zannedilen yazar tarafından yazılmış bu eserin ilk cildi, A.D. tarafından yapılmış uyarlaması gibi, Ebu Bekr döneminden başlayarak 16/637 yılındaki Antakya seferine kadar Suriye’deki Arap fetihlerini anlatmaktadır. Bu eserin A.D. tarafından yapılan uyarlamasında yazar kendisi ve yaşadığı dönem hakkında hiçbir bilgi vermediği gibi metnin de özel bir üslubu yoktur. Aynı eserin Memluk döneminde Mustafa Darir (ö. ?, eserin tamamlanma tarihi: 795/1393) ve Muhammed b. Aca (ö. 881/1476-1477) tarafından yapılmış iki Türkçe uyarlamasının daha bulunduğu düşünülecek olursa, A.D.’nin eseri Türkçe’ye uyarlamakla kendisinden önce oluşmuş bir geleneği izlediği söylenebilir.
Ankara nüshası Fütuhü’ş-Şam Tercümesi’nin günümüze ulaşmış tek nüshasıdır. İstinsah tarihi ve yeri ile müstensihinin kimliği belli değildir.
A.D. Tercüme-i en-nüzhe’de I. Selim’in 923/1517 yılındaki isteği üzerine Memluk sultanı Barsbay’ın 836/1432-1433 senesindeki Amid (Diyarbakır) seferini konu alan Arapça bir tarihi Türkçe’ye çevirip uyarladığını ifade eder. Metni günümüze ulaşmamış olan bu Arapça tarihin kimin hangi eseri olduğunun tespiti sorunludur. A.D. hanefi fıkhı üzerine Nuhbat al-mamluk fi tahrir tuhfat al-muluk adlı bir risale hazırlayarak 923/1517 yılında I. Selim’e sunmuştur. Bu eserin yazmaları mevcuttur. Yazar yine Tercüme-i en-nüzhe’de Hicaz’da bulunduğu sırada Buhari’nin Sahih’i üzerine bir şerh kaleme aldığından bahseder.
1) Tercüme-i en-nüzhe es-seniyye fi zikr el-hulefa ve’l-müluk el-misriyye:
Yazmalar: (1) Gotha, Forschungs- und Landesbibliothek, Orient. T 156, 161 y., 21 satır, nesih. Tercüme en-nüzhe es-seniyye fi zikr el-hulefa ve’l-müluk el-mısriyye başlığıyla. (2) Istanbul, Millet Kütüphanesi, Ali Emiri Tarih 596, 452 y., 19 satır, nesih. Nevadirü’t-tevarih başlığıyla . (3) Londra, British Library, Add. 7846, 367 y., 21 satır, nesih. Tercüme en-nüzhe es-seniyye fi zikr el-hulefa ve’l-müluk el-mısriyye başlığıyla (Charles Rieu, Catalogue of Turkish manuscripts in the British Museum (London, 1888), 66-67). (4) Qahire, Dar al-kutub, Ta’rih Turki 190-m, 203 y., 33 satır, nesih. En-nüzhe es-seniyye fi zikr el-hulefa ve’l-müluk el-mısriyye başlığıyla. (5) Qahire, Dar al-kutub, Ta’rih Turki Qawala 42, 362 y., 21 satır, nesih. Tercüme en-nüzhe es-seniyye fi zikr el-hulefa ve’l-müluk el-mısriyye başlığıyla.
Edisyonlar: Metinden iki parçanın transliterasyonu ve Fransızca tercümesi B. Lellouch tarafından doktora tezi çerçevesinde yapılmıştır (284.-379. sayfalar; Londra nüshasının XIII.-LXVI. sayfalarının tıpkıbasımı). İlk parçanın (101a-119b) konusu Memluk hakimiyetinin sona ermesi ve Mısır’ın Osmanlılar tarafından fethidir. İkinci parça (185b-192b) ise aynı olayların 17 Muharrem 925/19 Ocak 1519 tarihli bölüm içinde bir anekdot olarak anlatılmış halidir.
2) Fütuhü’ş-Şam Tercümesi
Yazmalar: (1) Ankara, Milli Kütüphane, Yz. A. 29, 261 fol, 17 satır, nesih.
Edisyonlar: Yok.
Genel Bibliyografya: Franz Babinger, Die Geschichtsschreiber der Osmanen und ihre Werke (Leipzig, 1927), 58-59. Stanford J. Shaw, “Turkish Source-materials for Egyptian History,” Political and Social Change in Modern Egypt, ed. Peter M. Holt (London, 1968), 45. Seyyid Muhammed es-Seyyid Mahmud, XVI. Asırda Mısır Eyâleti (Istanbul, 1990), 18-19. Doris Behrens-Abouseif, Egypt's Adjustment to Ottoman Rule. Institutions, Waqf and Architecture in Cairo 16-17th centuries (Leiden, 1994), 11. Michael Winter, “An Arabic and a Turkish Chronicler from the Beginning of Ottoman Rule in Egypt : A Comparative Study,” Aspects of Ottoman History. Papers from CIEPO IX, Jerusalem, ed. Amy Singer and Amnon Cohen (Jerusalem, 1994), 318-326. Benjamin Lellouch, “Le douzième guz’ perdu des Bada‘i al-zuhur d’Ibn Iyas à la lumière d’une chronique turque d’Égypte,” Arabica, vol. 45 (1998), 88-103. Benjamin Lellouch, L’Égypte d’un chroniqueur turc du milieu du XVIe siècle. La culture historique de ‘Abdussamad Diyârbekri et le tournant de la conquête ottomane. Doktora tezi (EHESS, Paris, 1999). Benjamin Lellouch, Les Ottomans en Égypte. Historiens et conquérants au XVIe siècle (Paris, yayınlanacak).