Şükri (Bidlisi)
(d. 15. yüzyılın ikinci yarısı; ö. > 1530)
Title:
Bidlisi
PDF (Türkçe):
Hayatı:

Bitlis’te doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmiyorsa da 15. yüzyılın ikinci yarısında doğmuş olduğu tahmin edilmektedir. Kaynakların Şükri-i Bidlisi, Mevlana Şükri ve Mevlana Aşıq isimleriyle andığı Ş., Selimname’sinde iki yerde Kürt kökenli olduğunu, bir yerde de Türk ile Türk, Kürt ile Kürt olduğunu söyler.
Şuara tezkirelerinde Ş. ile ilgili verilen bilgiler az ve birbirini tekrarlayan niteliktedir. Genç yaşta Gilan ve Herat’ta eğitim görmüştür. Steidl, Ş.’nin Osmanlı topraklarına gelmeden önce Akkoyunlu sarayında yaşadığını, eserine de Akkoyunlu diyalektinin özelliklerini yansıttığını söyler. Şerefname ve Tarih-i Meşahir-i Kürd’de verilen bilgiye göre, Kürt emirlerinden ve Bitlis’in mahalli beylerinden olan Ş., başlangıçta Türkmen beylerinin hizmetinde bulunmuş ve sonra Bitlis hakimi Şeref Han’ın hizmetine girmiştir. 1512 yılında I. Selim Osmanlı tahtına geçince Istanbul’a gelerek hükümdara bir kaside sunan Ş. hem padişahın özel meclisine girmiş, hem de caize ve Diyarbekir (Diyarbakır) havalisinde zeamet ile ödüllendirilmiştir. Zülqadir beyi Şehsüvaroglı Ali Bey’in hizmetinde bulunmuş, bu beyin öldürülmesinin (928/ 1521-22) ardından da yerine getirilen Qoçi b. Halil’e kapılanmıştır. Selim’le İran, Süleyman’la da Belgrad ve Rodos seferlerine katılmış, kadılık, müftülük ve müderrislik yapmıştır.
Selimname’nin sonunda “Der vasf-ı kemal-i Şükri ve ahval-i o” başlığı altında kendisi hakkında verdiği bilgilere göre, Ş. Çağatayca, Farsça, Ermenice, Arapça, Kürtçe ve Hintçe’yi her birinde gazel söyleyecek derecede iyi bilmektedir. Yine kendi ifadesi göre Arapça, Farsça ve Türkçe çok sayıda eser okumuş, aruz ve kafiyede ve daha birçok bilim sahasında yetenekli bir kişidir. Ş. bu maharetlerine rağmen asıl şöhretini yazmış olduğu Selimname ile kazandığını belirtmiştir. Ş.’nin ölüm tarihi kesin olarak bilinmiyor. Ş.’nin kendisi gibi tarihçi olan oğlu Molla Şihabi Yemen Tarihi adlı bir kitap yazmıştır.

Eserleri:
Selimname

Ş.’nin Selimname veya Seliminame, kimi kaynakların ise Fütuhatü’s-Selimiyye ve Fütuhat-ı Selim Han adıyla bahsettiği eser, 5829 beyitten oluşan ve failatün failatün failün vezninde yazılmış bir mesnevidir. Tanrı’ya övgü (1.-51. beyitler), münacat (52.-87. beyitler), naat (88.-119. beyitler), Qanuni’nin medhi (120.-158. beyitler), kaside (159.-194. beyitler), gazel (195.-202. beyitler) ve sebeb-i telif (203.-283. beyitler) kısımlarıyla başlayan eser, I. Selim’in hayatını anlatır ve I. Süleyman’ın tahta geçişiyle biter (284.-5734. beyitler). Selim’in 1490-1520 yılları arasındaki otuz yıllık şehzadelik ve hükümdarlık dönemlerinin, şehzadeliğinde Trabzon valisiyken Gürcistan’a yaptığı seferden itibaren anlatıldığı eserde, II. Bayezid’in oğulları Ahmed, Qorqud ve Selim arasındaki taht kavgasına geniş yer verilmiştir. Bazı tarihçiler bu mücadelede Ş.’nin Selim’in tarafını tuttuğunu belirtir. Kitabın sonunda Selim için yazılmış bir mersiyenin (5652-5707. beyitler) ardından Ş. hataları dolayısıyla özür diler (5735.-5767. beyitler), vasıflarını anlatır (5768.-5810. beyitler) ve eserini dua ile bitirir (5811.-5827. beyitler). Eserde hepsi Farsça olan yüz on bir bölüm başlığı bulunur. 
Selimname’nin yazılış sebebi “Sebeb-i te’lif-i kitab-ı Selimname ve ahval-i guyende” başlığı altında teferruatlıca anlatılır (203.-283. beyitler). Ş., Selim’le İran seferine katılmayı reddeden Zülqadir Beyi Alaüddevle’nin 1515’te öldürülmesiyle beyliğin başına getirilen Şehsüvaroglı Ali Bey’in hizmetine girmiş ve ona hocalık yapmıştır. Ş.’nin şairliğini ve kaleminin gücünü bilen Ali Bey, Selim’den hayranlıkla bahsederek adının alemde yayılması ve yaptıklarının hatırlanması için, anlatacaklarını nazmetmesini ister. Diyarbekir’in (Diyarbakır) Osmanlılar tarafından fethine yardımcı olmuş, 1516’da Mercidabıq (Marj Dabiq), 1517’de Ridaniyye (al-Raydaniya) savaşlarına katılmış, Memlük sultanı Tuman Bay’ı kendi eliyle asmış, 1519’da Celali ve 1521’de Şam valisi Canberdi Gazali isyanlarını bastırmış olan Ali Bey, I. Selim’in uzun yıllar yakınında bulunması sebebiyle anlattıklarının doğru olduğunu söyleyerek, eserini başka türlü yazmamasını Ş.’ye tenbihler. Bunun üzerine Ş. Ali Bey’in anlattıklarına kendi bildiklerini de ekleyerek Selimname’yi yazar (927/1520-1521). 
Selimname’nin tamamlanmasının ardından Ali Bey katledilir (928/1521-22) ve yerine kapıcıbaşılığından Bursa sancakbeyliğine yükselerek hükümdarın yakın dostu olan Qoçi b. Halil geçer. Ş. Selimname’yi Qoçi Bey’in huzurunda okuması üzerine Qoçi Bey, Ş.’ye okuduklarında yanlışlıklar bulunduğunu, hükümdarın hayatını eksik anlattığını, olmamış şeyleri yazdığını, zira Ali Bey’in Selim’in halini başkalarından dinlediğinden olayların içyüzünü bilmediğini söyler. Bu yazdıklarını bir kenara bırakıp Selim’in hayat hikayesini kendisinden dinlemesini, çünkü kendi soyunun Yıldırım Bayezid zamanından beri Osmanlı hizmetinde olduğunu, kendisinin II. Bayezid zamanında ağalık yaptığı için onun hayatını iyi bildiğini, I. Selim’in kapıcıbaşılığını yaptığından ona çok yakın olduğunu söyler ve gelecek nesillere gerçeklerle yazılmış bir eserin hatıra kalmasını istediğini belirtir. Ş., Ali Bey’in anlatımına dayanarak yazmış olduğu ilk Selimname’yi imha eder ve Qoçi Bey’in anlattıklarıyla yeni bir eser meydana getirir (930/1523-24).
Ş. Selimname’yi sadrazam İbrahim Paşa vasıtasıyla I. Selim’in oğlu Süleyman’a takdim eder ve yüklü miktarda caize alır. Kaynaklarda caizenin miktarıyla ilgili farklı rakamlar vardır. Qanuni devrine ait bir in’amat defterindeki kayda göre Ş., 21 Cemaziyülahir 936/20 Şubat 1530 tarihinde hükümdara sunduğu Selimname karşılığında 15.000 akçe caize almıştır. Latifi, İbrahim Paşa’nın da hükümdar gibi yirmi bin akçe caize verdiğini söyler. Ali, seksen bin akçe verildiğini, Ş.’nin yine de şükretmediğini, o devirde şairlere gösterilen ilginin kendi devrinde gösterilmediğini belirtir. Süleyman doğumundan tahta geçişine kadarki hayatını anlatan bir Süleymanname yazıp getirdiği takdirde kendisine sancak verileceğini vadetmiş, ancak Ş.’nin ömrü bu eseri yazmaya yetmemiştir. Ali, şairin Süleymanname’nin bazı bölümlerini yazdığını, fakat tamamlayamadan öldüğünü söyler.
Ş.’nin Selim’e çok yakın olması, birlikte bazı seferlere katılması ve yazdıklarını Şehsüvaroglı Ali Bey ile Qoçi Bey gibi devri iyi bilen kişilere dayandırması eserin değerini artırmaktadır. Eserin I. Selim’in cenaze töreninin anlatıldığı kısmı gibi bazı yerlerinde eski Türk geleneklerinden izler vardır. Ş. eser boyunca Selim’i över, olaylar karşısında objektif olduğu söylenemez. Mekan ve olayların tasvirinde eserin edebi yönü ağır basar. Selimname Osmanlı coğrafyasında yazılmış olmasına rağmen karışık dilli bir eserdir. Azerice ve Çağatayca’nın bazı ögelerini taşımaktadır. Cevri, eski Türkçe dediği eserin dilini kaba ve tatsız, sözlerini gevşek, üslubunu yavan ve zorlayıcı bulur. Benzer eleştirileri Latifi de yapmıştır. Eserdeki Azerice özelliklerin sebebi, Bitlis’in Azericenin etki alanına girmesidir. Çağatayca ögelerin sebebi ise Ş.’nin 15. yüzyılın büyük Çağatay şairi Ali Şir Neva’i’nin etkisinde kalmasıdır. Eserin kelime hazinesi zengin sayılamaz. Yersiz imale ve zihaflar yanında kafiye hatalarına da rastlanmaktadır.
Selimname, yazıldığı dönemden itibaren birçok esere kaynaklık etmiştir. Tarihi değerinin yüksekliği sebebiyle 1030/1620-1621’de Çerkesler Katibi Yusuf (ö. ?) eseri nesre çevirmiştir. Divan-ı hümayun katiplerinden Cevri (ö. 1065/1654), 1037/1627-1628’de hata ve yanlışlıklarını giderdiği eseri, manzum olarak yeniden yazmıştır. Uğur’a göre, Hoca Efendi (ö. 1008/1599) Selimname’nin bazı bölümlerini Ş.’den almış ve bilhassa nazım parçalarını kelime kelime kopyalamış olduğu halde “Li-münşihi” başlığıyla vermiştir. Selimname, Mustafa Argunşah tarafından üç nüshaya dayanarak tenkitli metin olarak yayımlanmıştır. 

Bibliyografya:

1) Selimname
Yazmalar: (1) Afyon, Gedik Ahmet Paşa Kütüphanesi, no. 30; 224 y., 13 satır, talik. İstinsah tarihi, yeri ve müstensihi yoktur. (2) Ankara, Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi, no. Y. 283; 173 y., 17 satır, nesih. İstinsah tarihi: 956/1549-1550. Müstensihi Hüsrev Paşa Camii İmamı Mehmed Ragıb b. Osman. (3) Berlin, Staatsbibliothek (eskiden Marburg Staatsbibliothek), Orient, Oct. 1045 (Petra Kappert, Die Osmanischen Prinzen und Ihre Residenz Amasya im 15 und 16 Jahrhundert ([Leiden], 1976), 76). (4) Bursa, Eski Basma ve Yazma Eserler Kütüphanesi, Genel Ktp. Bölümü no. 1212; 43 y., 13 satır, nesih. Eksik bir nüshadır. (5) Erzurum, Atatürk Üniversitesi Kütüphanesi, Seyfettin Özege Bölümü no. 308; 245 y.. 181. varağa kadar iki sütun, 9 satır, nesih; sonrasında üç sütun, 12 satır, divani. İstinsah tarihi, yeri ve müstensihi yoktur. Başlıkların yeri boş bırakılmıştır. Kütüphaneye Agah Sırrı Levend’den geçmiştir. (6) Istanbul, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Hazine no. 1597-1598; 277 y., 11 satır, harekesiz talik. İstinsah tarihi, yeri ve müstensihi yoktur. İçinde 24 minyatür vardır. Aslına uygun nüsha budur. İçerisinde tezhipli ve çapraz yazılmış sayfalar vardır. Daha önce parçalanmış olarak iki ayrı numarada kayıtlıyken sonradan birleştirilmiştir. (7) Kudüs, Bet ha-Sefarim he-Leumi ve ha-Universitai, Yah. Ar. 1116. İstinsah tarihi: Şaban 933/Mayıs 1527. İçinde 14 minyatür vardır (krş. Zeren Tanındı, “Additions to Illustrated Manuscripts in Ottoman Workshops,” Muqarnas, c. 17 (2000), 160). (8) Londra, The British Museum, no. Or. 1039; 196 y., 15 satır, harekesiz nesih. İstinsah tarihi: 972/1564-1565. Müstensihi İbrahim b. Abdullah’dır (C. Rieu, Catalogue of the Turkish Manuscripts in the British Museum (London, 1888), 174, no. 1039.). İstinsah hataları ve eksikleri bulunan bir nüshadır. Ahmet Uğur, Mustafa Çuhadar ve Ahmet Gül tarafından yayımlanmış, fakat hatalarının çokluğu sebebiyle piyasaya verilmemiştir. (9) Uppsala, Uppsala Universitetsbibliotek, 206; 76 y., 15 satır, divani. İstinsah tarihi: 16 Rebiülahir 965/6 Şubat 1558. Müstensihi belli değildir. Çok eksik bir nüshadır (G.J. Tornberg, Codices aribici, persici et turcici Bibliothecae Regiae Universitatis (Upsaliensis-Lundae, 1849), 125). (10) Viyana, Österreichische Nationalbibliothek, H.O 32; 88 y., 15 satır, talik. Çok eksik bir nüshadır. Flügel’e göre, 927/1521’de yazılmıştır. Anlatılan olaylar, Safer 927/Ocak-Şubat 1521 yılındaki Canberdi Gazali isyanının bastırılmasına kadar devam eder (Gustav Flügel, Die Arabischen, Persischen und Türkischen Handschriften der Kaiserlich-Königlichen Hofbibliothek zu Wien, c. II (Wien, 1865), 229). Steidl, bu nüsha üzerinde doktora tezi hazırlamış, özetini yayımlamıştır.
Edisyonlar: Alfons Leopold Steidl, Die Wiener Handschrift des Selîmî-nâme von Şükri: ein türkisches Sprachdenkmal. Doktora tezi (Viyana Üniversitesi, 1938); Arap harfli Türkçe metin ve Almanca’ya tercümesi. Mustafa Argunşah, Şükri’nin Selim-namesi ve Eserdeki Doğu Türkçesi Unsurları, yüksek lisans tezi (Marmara Üniv. 1986). Mustafa Argunşah, “Bitlisli Şükrî’nin Yavuz Sultan Selim Mersiyesi”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5 (1994), 211-218. Şükri-i Bidlisi, Selimname, haz. Ahmet Uğur, Mustafa Çuhadar, Ahmet Gül, (Istanbul, 1995) [Kitap basılmış, ancak bir kaç kişiye ulaştıktan sonra piyasa verilmekten vazgeçilmiştir]. Mustafa Argunşah, Şükri-i Bitlisi, Selim-name, (Kayseri, 1997). Çalışma, yazarın hayatı, eserinin incelemesi, çevrimyazı, edisyon kritikli metni, sözlük ile yer, kişi ve terim adları dizininden oluşmaktadır.
Çeviriler: Alfons Leopold Steidl. Die Wiener Handschrift des Selîmî-nâme, von Şükri: ein türkisches Sprachdenkmal. Doktora tezi. (Viyana Üniversitesi, 1938); Arap harfli Türkçe metin ve Almanca’ya tercümesi.

Genel Kaynakça: 
Ali, Künhü’l-Ahbar, Nuruosmaniye Kütüphanesi 3407, 419a. Joseph v. Hammer, Geschichte des Osmanischen Dichtkunst, c. 2 (Pest, 1837), 452. Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, c. 3 (Istanbul, 1311/1893-94), 155. Herbert Jansky, “Die Chronik des Ibn Tulun als Geschichtsquelle über den Feldzug Sultan Selim’s I gegen die Mamluken,” Der Islam, c. 18 (1929), 24-33. Katib Çelebi, Keşfü’z-Zünun, c. 2 (Istanbul, 1941), 1237. A. Steidl, “Die Wiener Handschrift des Selimi-name von Şükri,” Wiener Zeitschrift für die Kunde des Morgenlandes, 49 (1942), 180-233. Baba Merduh Ruhani, Tarih-i Meşahir-i Kürd, c. 1 (Tahran, 1364/1945), 159. Latîfî's tezkere. Nach dem Druck Istanbul, mit Verbesserungen und Zusätzen aus Hss. Ed. O. Rescher (Osnabrück 1979 [1950]), 159-161. Bagdadlı İsmail Paşa, Hediyetü’l-Arifin, c. 1 (Istanbul, 1951), 419. Agah Sırrı Levend, Gazavat-nameler ve Mihaloğlu Ali Bey’in Gazavat-namesi (Ankara, 1956), 22-24. Vasfi Mahir Kocatürk, Büyük Türk Edebiyatı Tarihi (Ankara, 1970), 316-317. Şehabeddin Tekindağ, “Selim-nameler,” Tarih Enstitüsü Dergisi, 1 (Istanbul, 1970), 197-230. Aşıq Çelebi, Meşa’irü’ş-Şuara (London, 1971), 249a. Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Mü’ellifleri, c. 3 (Istanbul, 1975), s. 140. Petra Kappert, Die Osmanischen Prinzen und Ihre Residenz Amasya im 15 und 16 Jahrhundert ([Leiden], 1976), 76. Ahmet Uğur, “Selim-nâmeler,” Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 22 (1978), 367-380. Aynı yazar, “Şükri-i Bitlisi ve Selim-namesi,” Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 25 (Ankara, 1981), 325-347. Franz Babinger, Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri, çev. Coşkun Üçok (Ankara, 1982), 58. İsmail Erünsal, “Kanuni Sultan Süleyman Devrine Ait Bir İn’amat Defteri,” Osmanlı Tarih Araştırmaları, 4 (1984), 1-17. Mustafa Argunşah, “Şükri-i Bitlisi, Selim-namesi ve Eserin Dili,” Türk Dünyası Araştırmaları, 55 (1988), 51-70. Mustafa İsen, Künhü’l-Ahbar’ın Tezkire Kısmı (Ankara, 1994), 233-235. Şeref Han, Şerefname (Kürd Tarihi), çev. Mehmet Emin Bozarslan (Istanbul, 1998), 280. Zeren Tanındı, “Additions to Illustrated Manuscripts in Ottoman Workshops,” Muqarnas, c. 17 (2000), 160.

Yazar:
Mustafa Argunşah
Ağustos 2005